Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
What's Hot
Yazar: admin
Bir zamanlar Sema isminde küçük bir kız çocuğu varmış. Sema, isminin manasında olduğu gibi gökyüzünde bulutların arasında gezinmeyi hayal edermiş. Sürekli olarak bu yönde düşüncelere kapılıp bu yönde hayaller kurarmış. Bunu gerçekleştirmek zor gibi görünse de bu şekilde hayaller kurmaktan asla vazgeçmez ve hayaller kurmaya devam edermiş. Sema, bir gün kurmuş olduğu bu hayallerden babasına bahsetmiş. Babası, onun bu söyledikleri karşısında çok mutlu olmuş ve ona destek vermiş. Hayal kurmaktan asla vazgeçmemesi gerektiğini söylemiş. Sema, babasından görmüş olduğu bu destek sonrasında kendisini çok mutlu hissetmiş. Böylelikle doğru olanı yapmaktan hiçbir şekilde vazgeçmemiş ve bu yolda sonuna kadar ilerlemeye devam etmiş.…
Bir varmış bir yokmuş. Bilinmeyen bir diyarda iyiliği yazan ve kötülüğe asla müsaade etmeyen sihirli bir kalem varmış. Bu kalem doğru ellerde aktif iken, yanlış ellere geçtiği zaman işlevsiz bir hale gelirmiş. İnsanları her daim iyi düşünmeye teşvik eden sihirli kalem, bu özelliği sayesinde de kötülüğü ciddi anlamda önlüyormuş. Sihirli kalem, iyi kalpli kişileri sezdiği zaman onlara parıldayarak işaret veriyormuş. Onların dikkatini çekerek bu kalemin onların ellerinde hayat bulmasını sağlıyormuş. Kötü bir kişi ile karşılaştığı zaman, kendisini kömür karası bir hale büründürüyormuş. Bu haliyle tüm çekiciliğini bir anda ortadan kaldıran sihirli kalem, yanlış ellere düşmekten kendisini bu şekilde koruyormuş. Salih,…
Bir zamanlar denizin ortasında yer alan boş bir ada varmış. Bu adaya pek gelip giden yokmuş. Bu adayı fark eden bir adam, belli süreler aralığında bu adaya gidip gelmiş. Adam, adaya her gidiş gelişinde oraya farklı bir çiçek ekiyormuş. Bu durum, uzunca bir süre böyle devam etmiş. Aradan uzunca bir süre geçmiş. Biz zamanlar üzerinde ot bitmeyen bu ada, mis kokulu çiçeklerle bezenmiş. Daha önce kimsenin yüzüne dahi bakmadığı bu yer birçok kişi tarafından fark edilir olmuş. Öyle de olsa hiç kimse bu adaya gitmeye pek cesaret edememiş. Adam, bu adada yalnızlığı ile baş başa kalmış. İçinde bulunduğu duruma pek…
Bir zamanlar bir köyden bir grup asker uğurlanmış. Bu askerlerin her biri farklı bir karargaha yollanmış. Birçokları gibi onlar da büyük bir heyecana kapılarak yola çıkmışlar. Uzun bir yolculuğun ardından karargaha varan askerler kayıt işlemlerini yaptıktan sonra, kıyafetlerini alıp kendi bölüklerine teslim olmuşlar ve o günü dinlenerek geçirmişler. Gün henüz ağarmadan sabahın erken saatlerinde kalkılmış ve tıraşlar olunmuş. Kamuflajlar ve askeri botlar büyük bir özenle giyilmiş. İçtima alanına inen askerler sıraya girmişler. Bölük çavuşu gelerek içtima alınmış ve komutana tekmil verilerek tüm askerler görev yerlerine gönderilmiş. Henüz askere gelenler ise eğitim alanına alınarak onların eğitim süreçleri başlamış. Eğitim süreci biraz…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde zamanın birinde tavukların çokça yetiştiği bir köy varmış. Bu köyde yetişen tavuklar oldukça uysal ve söz dinler bir yapıda bulunurlarmış. Hiçbir tavuk başka bir tavuğun bulunduğu kümese karışmaz ve hiçbir şekilde istenmeyen durumlar yaşanmazmış. Her şey olması gerektiği şekilde devam edermiş. Bir şekilde bu tavuklardan haberdar olan Kavgacı Horoz, eğlenceyi pek severmiş. Gittiği yeri birbirine katarak olanları oturup hiçbir şey olmamış gibi izlermiş. Tavukların olduğu bu diyarı işiten Kavgacı Horoz, vakit kaybetmeden yola koyulmuş. İstikameti, bu tavukların bir arada ve onların bulunduğu kümeslerinin olduğu bu muazzam yermiş. Kavgacı Horoz günlerce yol yürümüş. Daha…
Denizde binlerce balık arasında yalnız kalan bir balık varmış. Bu balığın hiç arkadaşı yokmuş. Bu balık, diğer balık arkadaşlarının yanına gittiğinde onu hep görmezden gelirlermiş. Bu durumdan oldukça sıkılan balık kendisine başka arkadaşlar bulmak istemiş. Bunun için hiç vakit kaybetmeden harekete geçmek istemiş. Denizin kıyılarında hiçbir balığın gitmeye cesaret edemediği bir kıyı varmış. Buraya giden balıkların hiçbirisi geri dönmeyi pek beceremezmiş. Burası denizde yaşayan her canlı türü için oldukça tehlikeli bir yermiş. Bu balık da bu yola girmeye karar vermiş. Gerisini hiç düşünmemiş. Tek başına yaşamaktansa bu yolda can vermeyi tercih etmiş. Denizin serin suları içinde süzüle süzüle ilerleyen balık…
Soğuk bir kış gününde gökyüzünden yeryüzüne düşen yağmur damlaları Kemal’in penceresini ıslatıyormuş. Yeni yeni uyanmaya başlayan Kemal belli bir süre, yatağın içinden dışarıyı seyre dalmış. Yatağın içi sıcacık olduğu için yataktan pek çıkmak istemiyormuş. Bir süre daha yatağın içinde bekledikten sonra ellerini ve yüzünü yıkamak üzere yatağından çıkmış. Kemal, adımlarını lavaboya doğru yöneltmiş. Odadan çıkıp koridora ayak bastığı anda evin dış kapısının açık olduğunun görmüş. Bakışlarını merdiven dairesine diktiği sırada gözüne çarpan bir şey olmuş. Ayakkabılığın üzerine yuva yapmış bir güvercinin varlığını fark etmiş. Bu manzara onu çok mutlu etmişti. Soğuktan kaçan bir güvercin onca ev arasında onların evine misafir…
Zamanın birinde dört mevsim gökyüzü kara bulutlarla kaplı olan bir yer varmış. Bu yerde havanın sürekli kapalı olması sebebiyle kimse dışarı çıkmak istemezmiş. Sadece babalar işlerine gider, anneler evde çocuklarına bakarmış. Çocuklar ise ara sıra kapının önüne çıkıp kendi kendilerine belli bir süre boyunca oyunlar oynayıp eve geçerlermiş. Bu durumun uzunca bir süre böyle devam etmesi çok can sıkıcı bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmuş. Buna bir çözüm üretilmesi gerektiğini düşünen her çocuk gibi Alya da buna çareler aramaya başlamış. Günün büyük bir kısmını düşünerek geçiren Alya, bir müddet sonra bu şekilde sadece düşünmenin çare olmadığını anlamış. Bu yerde Güneş…
Bir zamanlar dağ evinin birinde bir çoban yaşarmış. Bu çoban yalnız biriymiş. Kendisi ve yetiştirdiği kuzuları dışında kimsesi yokmuş. Vaktinin büyük kısmını onları yetiştirmekle geçiriyormuş. Çoban, kuzularına çok alıştığı gibi kuzuları da çobana çok alışmışlar. Bu nedenle her gün mutlaka birbirlerini görmeleri gerekiyormuş. Çoban, genel olarak erken yatıp erken de kalkarmış. Henüz gün ağarmadan sabahın erken saatlerinde kuzuları ile birlikte yola çıkarmış. Dağ, bayır, tepe demeden her yeri dolaşıp dururlarmış. Kuzuları nerede güzel ve yeşil bir ot varsa onu bulup yemeye başlarmış. Çoban da onlara ayak uydurup onların durduğu yerde hoşça zaman geçirirmiş. Bu çoban, bilinen diğer çobanlardan…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Uzak diyarların birinde eşi ve küçük kızı Lena ile birlikte yaşayan bir adam varmış. Bu adam bu diyarda ihtiyaç duyduğu her ürünü kendisi yetiştirip her hayvanı da kendisi beslermiş. Bu anlamda sahip oldukları her şeyi buranın toprakları kendilerine veriyormuş. Günlerden bir gün adamın küçük kızı Lena çilek yemek istemiş. Ama adamın yetiştirdiği meyveler arasında çilek yokmuş. Adam, kızının bu isteğine cevap verebilmek için kızına yetecek kadar biraz çilek ve yetiştirebileceği kadar da çilek tohumu almış. Kızına almış olduğu çilekleri vermiş ve kızıyla birlikte kendisi de soluğu tarlada almış. Toprağı karıştırmaya…